AKLIN ÖTESİNDEN NOTLAR
(CEM KÖK)
Rahmin karanlık sularında yüzen bir balık idim ta ki dünya denilen oltaya takılana dek.
Bu karanlık boşlukta yüzen milyarlarca gök cismi ve yıldız tozları bu kısıtlı
bedenlerimizi bir araya getiren bir alçı gibi beni ve sizleri yokluktan varetti. Dünya
denilen kısıtlı çöplüğe hapsolduk.Kısıtlı bedenlerimiz evrimsel süreçte, çevreye ve üç
boyut dünya düzlemine adapte olmak için binlerce yıl toprak altında atomlar olarak
bekledi.
Herbirimİz hiçliğin çocuklarıyız. Bir bedene sahip olmadan öncede vardık yok
olduktan sonrada var olacağız . Gerçek kaderi dini öğretilerde aramak ve modern
dünyanın kaderini ise maddeye ve maddenin ana bileşenlerine sığdırmak hiçliğe
hakarettir. Bunları bilmeye çalışarak kendi özümüzü arayıp durduk. Hep dışarıda
aradık. Oysa ki dışarı bakanlar dünyayı, içeri bakanlar kainatı görürler.hep varolduk.
Bir toz tanesinde döllendik milyarlarca yol katettik. Bir çamura karıştık nehir nehir
dolaştık. Hiç bitmedik. Biz kainatın atom altı kobay parçacıklarıydık…
MİLYARLARIN KISITLILIĞI
Ruhum bedenime sığmıyor, kafesi açma vakti yakındır kardeşlerim.
Evet kafes, yani bedenden Bahsediyorum. bizleri üç boyut düzlemine hapseden bu
kafes beden, içinde çırpınan ise enerjisel özümüzdür. Bu öz atomların da yapı taşı ve
kainatsal belleğe bağlı parçacıklardır. İnsanlar yoktan var olmayı, insan aklına
indirgeyerek manalandırmaya ve mantıklı bir açıklama yapmaya çalışıyorlar. Bu
sayede dinler mitolojiler ve efsaneler insan hayatında odak nokta olmaya başlıyor.
Halbuki atomların ahengini ve çalışma biçimini tam olarak kavrayabilseydik bu
kainatın kendi kendine devirdaim ettiğini ve bu döngüyü ne bir din ne de bir inancın
bozup düzeltemeyeceğini anlardık.Güneş, biz İnanıyoruz ya da inanmıyoruz diye
Doğup batmaktan vazgeçmeyecek gece biz inanıyoruz ya da inanmıyoruz diye çöküp
çökmemezlik yapmayacak. Her şey olması gerektiği gibi akıl ötesi bir ahenkle
Devirdaim edecektir. Bu sistem, insanlar hayatlar, dünya,güneş ay yıldızlar Samanyolu
hepsi birbirine bir dişli gibi geçmiş halde hep birlikte hareket ediyorlar. Biz insanlar
ise devasal bir çorbanın tuzu biberi ve baharatıyız. Bizi anlamlı kılan da budur.
Milyarların içinde sadece baharat olmak.bir çok şeyi bilmemize rağmen maddenin ve
madde aleminin sınırlarında milyarlarca olasılığı hayatımız boyunca
deneyimleyemediğimiz ve ulaşamadığımız için kendimizi sınırsız sayıyor. Ve bu
karanlık çöplükte zerre olduğumuzu unutuyoruz.Miyarların sınırlılığı bizi çürütüyor.
DURMAYAN AKIŞ
Körpe kuşlar çoktan derinlere uçtu. Bize tekrar beklemek düşer. Ta ki tanrı yeniden
regl olana dek.
Kainat durmadan regl oluyor her şey başa dönüyor.Sonsuz bir halkanın çevresinde
dönüyor, Doğuyor ,büyüyor ve tekrar ölüyoruz. Yıldızlar sönüyor yeniden var oluyor.
Çiçekler soluyor tekrar açıyor. Nehirler akıyor ve tekrar kuruyor. Bu varoluş Bize en
ilkel hali ile ince ve uzun süreli dokunuşlar yapıyor. Biz insanlar evrenin bu akışını
algılamaya çalışarak bu sistem içinde örnekleri takip ederek en verimli kaliteli biçimde
yaşamalıyız.
Doğaya bakmalı,kendi bedenlerimizi incemeli ve bu sistemin gerçeklerine zorluklarına
hazırlıklı olmalıyız. Tanrı bize bu sınavda kopya verdi. Kopyayı okumak görmek
bizlerin elinde. Aslan Ceylan’ı yer. Fakat Ceylan kafasını kullanırsa aslandan aklı ile
kaçabilir. Sezgileri ve farkındalığı sayesinde hayatını kurtarabilir işte bu yüzden bu
kısır döngüde farkında olmak sistemde hile yaparak hayatta kalmamızı sağlayabilir.
Aksi halde hayatlarımız kendini tekrar eden akışa köle olur.Bu karanlığın içinde
boşlukta asılı dünya denilen cam kavanoz ve biz içinde dönen asalaklar hayat nehrinin
kirli sularında çırpınmaya devam edetmekten kurtulamayız. Yaşadığımız hayata anlam
veren ve bu akışa bir bakın. hareket halinde olmayan hiç birşey yok . Akışta yerini al
ve hamlelerini doğru yap. Bunu sorgulayarak ve akışın farkında olarak yapabilirsin.
Akşın kısır döngüsünü, insanlığı ve kainatı bilerek sorgulayarak kırabilirsin. Zinciri kır
.
BİZ KİMİZ
Bu beden benimse, ben kimim ?
Bu beden gerçekten bizim mi ? Peki biz kimiz . Evet daha kim Olduğumuzdan emin
değilken nasıl olurda kendimizden biz diye Bahsederiz. Benim görüşlerim benim
duygularım benim hislerim benim yeteneklerim benim mizacım diyerek kendimizi
kandırmaktan başka bir şey yapmıyoruz bütün bunlar sen değilsin biz değiliz. Bütün
bunlar seni şekillendiren atalarının genleri çevresel faktörler bulunduğun çoğrafya
içinde bulunduğun aile yapısı. Hatta ve hatta yediğin içtiğin herşey.Sen hiç bir zaman
sen olamazsın. Bir düşün doğmadan önce hem annen hem baban idin onlar birlikte
olmadan önce sen babanın sperminde annenin yumurtalıklarındaydın. Sen yapbozun
iki farklı uçta olan parçalarıydın. Bizler oyuncak hamur gibi dış tesirlerin altında
şekillenirken ilerideki karakterimiz vicdanımız ruh sağlığımız da bizimle birlikte
şekillenmekte. Örneğin, şiddet kavga dövüş olan ortam ve ailelerde büyüyen
Çocukların büyüdüklerinde şiddete ve kavgaya yatkın oldukları ve suç işleme
oranlarının normal insanlara göre daha fazla olduğu gözlenmektedir. Bu durum
bilinçsiz aileler ve geri kalmış ülkelerde daha fazladır. Toplumun yarattığı canavarlar
aslında suçsuzlardır. Onları dünya, olanaklar ve imkanlar dahilinde şekillendiren dış
etkenler suçludur. Açlıktan ölmek üzere olan birinin hayatta kalmak için yiyecek
çalması ve o yiyeceği çaldığı için ceza alması. Yani bizlere dayatılan sistem bizleri
sakat bırakıyor ve neden sakat kaldın diye cezalandırıyor. Bizi biz yapan bizleri
yönetiyor.